facebook twitter instagram google-plus pinterest linkedin search heart chat eye trending-up clock font keyboard_arrow_up
M. Tekin Koçkar Öğretim Görevlisi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
  1. Anasayfa >
  2. At Irkları >
  3. Arap Atları
M. Tekin KOÇKAR
22 Dakika Okuma Süresi
+ -

Arap Atları

Orta doğu çöllerinin bir yerinde yüzyıllar önce, insan hayal gücünün ötesinde dünyadaki tüm at türlerinin etkisi altına alacak bir ırk türedi. Bugünkü adıyla Suriye, İran ve Irak’ta Dicle nehri boyundaki vahalarda ve Arap yarımadasının diğer bölgelerinde bu at türü gelişti. Bu tür Arap atı olarak tanımlandı.

Ertuğrul Güleç’e göre A. Azzaroli’nin An Early History of Horsemanship adlı kitabında Arap atının tarihinin Orta Çağda başladığı belirtilmektedir. Azzaroli’ye göre Araplar geçmiş zamanlarda bu atlardan yetiştirmişlerdi (Güleç, 2010).

1 (5)

Arap Atı (Birleşik Arap Emirlikleri, 2012, Fotoğraf: Artur BABOEV)

Bu atların doğunun sıcakkanlı atlarına bağlı olduğu, fakat esas babalarının Arabistan kökenli değil Türkistan kökenli ve orta Asya’dan gelenler tarafından Mısır’da yetiştirildiği, ayrıca bu ırkın yaşayan en eski ve en asil ırklardan birisi olduğu belirtilmiştir. 

Arap atının Orta Asya orijinli olduğu bu ata verilen isimden de anlaşılabilir. Genelde Ata Arapça Faras ya da Husan denilmesine rağmen Araplar tarafından en iyi ve asil atlara Türkçe kelime olan Atik ismi verilmektedir. 

Selahattin Batu’ya göre ise Arap atının Arabistan mı yoksa Asya kökenli mi olduğu tam aydınlanamamış bir konu olsa da ikinci görüşü kabul etmek daha uygundur (Batu, 1962). 

İbrahim Yarkın, bu günkü anlamda belirtilen Arap atının görülmediği dönemlerde hatta İslamiyet öncesinde Türkistan’ın Güneyi ve İran’ın Kuzey bölgelerinde asil doğu atı örnekleri yetiştirilmekte ve zamanla göç eden kavimlerle bu atlar Arap yarımadasına yayılarak günümüz Arap atlarının oluşturduklarını ifade etmektedir (Yarkın, 1953).

Bonnie L. Hendricks, yazmış olduğu International Encyclopedia of Horse Breeds adlı kitabında, Arap atının kökenini araştırırken önemli bir noktaya dikkat çekmiştir.

Dünyanın en eski atlarından olan Türkmen atı Ahalteke, Türkmenistan’a ait yerel bir at ırkıdır. Avrupa’nın ve Kuzey Afrika’nın binek atlarını bu Türkmen Atı doğrudan etkilemiştir. Dolaylı olarak da bütün dünya at ırklarına da çok büyük etkisi olmuştur. Türkmen atına eskiden Avrupa’da genellikle Türk Atı denmekteydi. Ancak bazı kayıtlarda Türkmen Atı, Arap Atı olarak da geçmektedir. Buna bir örnek vermek gerekirse dünyaca ünlü spor atı olan Alman Trakehner Atının soy kütüğünde en önemli aygırların ismi “Turk Main Atti” şeklinde yazılmakta ve soyu da Arap Atı soyu olarak belirtilmektedir. Bu atların Ahalteke atları olduğuna hiç şüphe yoktur. Yine İngiliz (Thoroughbred) Atının üç atasından biri olan Darley Arabian’ın pedigreesinde birçok Türkmen Atlarının çapraz melezlemeleri olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Bonnie L. Hendricks, Avrupa’ya gelen birçok atın Araplardan temininin atların kökeni konusunda yanılgılara neden olduğunu ve Türkmen atlarının dünyaya Araplar tarafından satılması onların Arap Atı olarak belirtilmelerine neden olduğunu ifade etmektedir.

7749273-lg

Ünlü Palezoolog[1] Prof. Sandor Bökönyi’ye göre, Doğu atları, Scythian (İskit) atlarının soyundan türemiştir. Ahalteke atı sürüsüne bakıldığında bazı Ahalteke atlarının Arap atlarına çok benzediği görülür. Hâlbuki Ahalteke atları Arap atlarından yaklaşık 1000 yıl daha eskidir (Bökönyi, 1968). 

Jeremy James’e göre Jankovich, Arapların Atçılık tarihlerini incelediği eski belgelerde Türk asıllı Sultan El Nasır El Mansur ismine rastlamıştır. “El Nasır, soylu atların üretimine Mısırda başlamıştır. 1291-1341 yılları arasında Mısır’da elli yıllık hükümdarlığı süresince soylu at cinslerini satın alarak büyük yatırım yapmıştır. Öldüğünde haralarında 4500 at bulunmaktaydı. Bu atları üretmek için Suriye’den atlar getirtmişti. Buradaki atların Türkistan’dan Ortadoğu’ya üç yüzyıl kadar öncesinden göç etmiş Beni Fadıl ve Muhanna adıyla bilinen iki göçebe kavim tarafından yetiştirilmiş oldukları bilinmektedir. El Nasır, düzenli olarak atları ve özellikle damızlıklar ile ilgili kayıtlar tutmuştur. Günümüz için çok değerli bu belgelerde çok değerli kabul edilen Baya, Siglawi (Seklavi), Hamdani, Habdan ve  Kehilan (Küheylan) olarak bilinen Arap Kanı taşıyan atların hepsi El Nasır’ın bu damızlık atlarından üretilmiştir.” (James, 2007).

Arap-Urfacostime

                    Arap Atı - Suriye, 1883

Arap yarımadası yaklaşık 10 bin yıldır kurak bir bölge olduğundan, insan yardımı olmadan atların bu bölgede var olması imkânsızdır. Ayrıca Afrika’nın güneyinde özellikle sahranın güneyinde yer alan tropik ve tropik altı yaşam alanlarında tarih öncesi dönemlerde evcilleştirilmiş at ve buna ait izlere rastlanmamıştır (Diamond, 1997). Sonraları sahra altına Afrika’nın kuzeyinden, özellikle de Avrasya’dan atların getirilmesi de Arap atı kökeni için olasılıkları daraltmaktadır.

Sonuç olarak yukarıda yer alan Arap Atının orijini hakkında görüşler konusunda otoriteler hala tam bir fikir birliğine varamamışlardır. Her ne kadar bu eşsiz atın ayırt edici bir kimliği bulunsa da, ırkının tarihi, karışıklıklar ve çeliş-kilerle doludur. Arap atı ırkı araştırıldığında bu günkü halinden daha küçük bir cidagoya sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun dışında her hangi bir değişiklik görülmemektedir. 

“Arap” ismini bir at cinsi veya insan topluluğuna verilen isim olarak kullanılmasından çok yıllar önce görmek mümkündür. “Arap” kelimesinin kökeni hala karanlıktır. Göçebeliği tanımlayan kelime ile ibranice “arabha” ve “erebh” kelimesinin bileşiminden oluşmuştur ve karanlık diyar anlamına gelir. “Abhar” hareket etmek, “Arab” çöl veya çölde yerleşik anlamındadır. Görülüyor ki milliyete dayanan bir kelime değildir. Özetle Arap Atı terimi kelime anlamı olarak, bir millete verilen isimden çok daha önce kullanılmıştır. 

Avrupa ülkelerinin atın varlığından haberdar olmalarından çok önceleri, çöl atları bedevilerin hayatta kalabilmeleri için bir gereklilikti. Kabilelerin şefi; gerek kendi kabilesindeki gerekse, diğer bedevi kabilelerindeki her bir at familyasının tarihini bilirdi. Yüzyıllar geçtikçe, türün mitolojisi ve duygusallığı, soyu ile özdeşleşen cesaret, dayanıklılık ve gücü ile ilgili hikâyelerle gelişti. Dini inanış, gelenek ve batıl inanışlar ırkın doğasını ve şeklini etkiledi.

Çıkık bir alnın; Allahın nimetini taşıdığına inanılırdı. Bundan dolayı “Jibbah” ın büyük olması o atın daha fazla nimet taşıması demekti. Kavisli bir boyun “Mitbah” bir cesaret göstergesi, kalkık bir kuyruk ise onuru simgelerdi. Bu ayırt edici niteliklere at seçiminde çok dikkat edilirdi. Arap atlarının dini öneminin bulunması, kısmen de kabilenin varlık ve güvenliğine sağladığı katkılar nedeniyle türün izole bir şekilde çoğalmasını sağladı. At yetiştirme gelenekleri ve dini inanışlar ırkın “Asil” ya da saf olarak kalmasını sağladı. Çevre şehirlerden veya dağlardan yabancı bir kan karışımı kesinlikle yasaklanmıştı. Kuzey Afrika da veya sahra çölü bölgesindeki çöl atları, Arap atları ile aynı kanı taşımaz ve bedeviler tarafından hor görülürdü. Arap atı, zamanın birçok toplumunda da olduğu gibi bir savaş aracıydı. İyi donanımlı bir bedevi düşman kabileye saldırır, koyun, deve ve keçi sürülerini kaçırarak kendi kabilesinin zenginliğinin arttırırdı. Bu tarz bir saldırı ancak ani, hızlı ve sürat-le yaklaşılırsa başarılı olabilirdi. Kısraklar bu tarz saldırı için en uygun cinsti. Çünkü kısraklar, düşman kabilesinin atlarına kişnemez böylece kabilenin saldırıdan haberi olmazdı. Hız ve dayanıklılık şarttı çünkü çarpışmalar kamp yerinden uzakta gerçekleşirdi.

1 (3)

                                                                Arap Atı

Bedeviler aynı zamanda çok konuksever insanlardı. Eğer bir misafir çadırlarına ziyarete gelirse; onu ve hayvanlarını hiç ücret almadan 3 gün misafir etmek zorundaydılar. Konuk edilen misafirin atının başlığı çadırın orta yerine asılarak onun önemi vurgulanırdı. Böylelikle kabileler savaştan arta kalan zamanlarda birbirlerini konuk eder, en hızlı ve en cesur atlarının hikâyelerini birbiriyle paylaşırlardı. Kazananın ödül olarak kaybedenin en iyi sürüsünü aldığı at yarışları düzenlerlerdi. Yetiştirilen hayvanlar alınır, satılır ancak kural olarak savaş kısraklarına bedel ödenmezdi. Bir Arap kısrağından daha iyi bir hediye olamazdı. Bir kısrağın değeri annesinin orijinine göre artardı. Eğer kısrağın annesi takdir edilen bir aileden geliyorsa, onun değeri çok fazla idi. Kısrak aileleri onu yetiştiren kabilenin veya şeyhin adı ile bilinirdi. Bedeviler aynı orijinden gelen atları daha değerli görürlerdi. 5 temel familya vardı; Kehilan, Seglavi, Abeyan, Hamdani ve Hadban.

Cesaret, dayanıklılık ve sürat hikâyeleri o orijine ait diğer atlarında değerini arttırırdı. Örneğin; Kehilet al Kurush, Kehilet Jellabiyat ve Seglavi ibn-i Sedran isimli kısrakların görkemli savaş hikâyeleri vardı. Bu kısrakların tayları da övgüyle anılırdı. Kısraklar kendi türünden olan atlarla çiftleştirildiğinde, tanınabilen ve tanımlanabilen özellikleri gelişti. Örneğin Kehilan; geniş göğsü, kas gücü ve iriliği ile tanındı. Kafaları küçük ancak alın ve çeneleri genişti. En çok rastlanan renk demir kır ve doruydu. Seglavi grubuna ait atların en önemli özelliği; zarif olmalarıydı. Bu tür dayanıklılıktan çok hızlı olmaları ile tanınırdı. İyi bir kemik yapıları ve yapılı boyları vardı. En sık rastlanan renk; açık doruydu. Abeyan grubu Seglavi’lere çok benzerdi. Bu gruba ait safkanlarda tipik Arap atlarından daha uzun bir sırt görülürdü. Bu atlar yapı olarak daha küçüklerdi. Sıklıkla rastlanan renkleri; demir kır olup, diğer türlere göre daha fazla akıtma görülürdü. Hamdani atları; atletik yapılı, iri kemikli ve kas gücü yüksek bir türdü. Kafaları profilden bakıldığında düzdü, Arap atları içinde en uzun boylu olanlarından biriydi. Demir kır ve açık doru en sık rastlanan renkti. Hadban grubu ise Hamdani atlarının daha küçük bir versiyonuydu. İri kemik ve kas yapısına sahipti. Ayrıca çok nazik doğasıyla da bilinirdi. Genellikle kahverengi veya açık doru rengindeydi. 

1 (1)

Türkler atlarını Avrupa’ya olan akınlarında bir savaş malzemesi olarak kullandılar. Seferlerinde sadece birkaç Arap atını beraberlerinde götürmelerine karşın, onların zorlu ve dağ koşullarına uygun Türk atları da Avrupalıların ilgisini çekmiştir. Avrupalılar atlarını, şövalyelerini ve silahlarını taşıması için yetiştirirlerdi. Daha hafif olan binek atları Pony türlerinden gelmekteydi. Türklerin nispeten küçük ve hızlı atları ile kendi atları karşılaştırıldığında Türk atları özellikleri bakımından onlarınkinden çok daha üstündü. Bu atların hız, dayanıklılık ve atlama konularındaki üstünlükleri Avrupa’nın ilgisini çekti. Bu tarz bir ata sahip olmak sadece Avrupalıların kendi at türlerinin de gelişmesine katkıda bulunmakla kalmayacak, aynı zamanda bir prestij de katacaktı. Yurt dışına seyahatlerin de artmasıyla, Osmanlı İmparatorluğu Sultanları Avrupa’daki belli başlı Devlet Başkanlarına sınırlı da olsa atlar hediye ettiler. Bu atların dışında bir Türkmen atı olan Byerly Türk 1683’de Buda savaşında esir alınarak, Darley Arab da 1703’de, kanında birçok Türkmen atı kanı olan Godolphin Arap atları 1730’da İngiltere’ye ulaştılar. Bu 3 doğulu aygır yeni bir ırkın temellerini oluşturdu. Bu ırka da “Thoroughbred” adı verildi. Bugün Thoroughbred türünün %93’ü bu 3 aygıra dayanmaktadır. Bu sayede Arap atları gerek doğrudan çiftleştirme, gerekse Thoroughbred kanı aracılığı ile bugünkü birçok at ırkına katkıda bulunmuştur. 

Kuzey Afrika’daki Bedeviler safkan Arap atı yetiştiriciliği ile tanındılar. Bedevi kabilelerinde at yetiştiriciliğinin kayıtları hafızalarda ve kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilerle tutulurdu. Ancak yine de at yetiştiriciliği konusunda Arap ırkının saflığını korumayı başararak bir ilke imza atmışlardır. Bugüne kadar birçok Arap atını pedigree kayıtlarında “çölde yetiştirilmiştir” ibaresine rastlanmıştır. Yazılı bir belge olmamasına karşın, Bedevilerin atların safkan olmasına verdiği önem dikkate alınarak bu ibare de atın safkanlığının onaylanması olarak kabul edilmektedir. Bugün Arap atları kendi orijininin doğduğu topraklar dışında da çok sayıda ülkede yetiştirilmektedir. 

Arap Atları’nın Avrupa’ya Yayılması:

İslam dininin yayılması ile Arabistan kültürel bir değişime sahne oldu. İslami inancın etkisiyle Arap savaşçılar yerleştikleri çöllerden çıkarak İslamiyet’i yaymak için savaştılar. Çölde yetiştirilmiş bu görkemli hayvanlar muhteşem savaş atları oldular. Orta Doğu, Kuzey Afrika ve İspanya’ya kadar Akdeniz ülkeleri ve doğuda Çin’e kadar birçok ülke İslam’a yenik düştü. 1099 ve 1249 yılları arasında Haçlı Seferleri’nden sonra Avrupa atları ile Türkmen Ahalteke ve Arap kanı karıştırıldı. Ateşli silahların icadı ile ağır silahlı şövalyeler önemini yitirdi. 16. yüzyılda askeri birliklerde hafif, hızlı atlara olan ilgi arttı. Bundan sonraki savaşlar ise Arap atının askeri birliklerde kullanımının öne-mini kanıtladı. Haçlı seferleri sonrasında, Batılılar gözlerini doğunun atlarına diktiler. 1683 – 1730 yılları arasında at yetiştiriciliği için İngiltere’ye getirilen doğu aygırları arasında Arapların da bulunması bir devrim oldu. 1800’lü yıllarda Avrupa’da Arap atı çiftlikleri oluştu. Polonya Kraliyet Ailesi, Alman Kralları ve birçok Avrupa ülkesindeki soylu aileler Arap atı çiftlikleri kurdular. Lady Anne Blunt ve Wilfred Blunt’un Mısırda olan yaşamlarının ve çöl gezilerinin sonucu olarak İngiltere’deki dünyaca ünlü Crabbet  Arap Atı Harası çölde ve Mısırda da kuruldu. Daha sonraları buradan Rusya, Polonya, Avustralya, Kuzey ve Güney Amerika’ya at gönderilmeye başlandı. 

Kuzey Amerika’nın Arap Atları İle Tanışması:

Şu bir gerçektir ki Amerika Kıtası Gemi ile keşfedilmiş, atların gücü ile inşa edilmiştir. Burada yaşayan koloniler, atlı İspanyol savaşçıları tarafından sindirilmiş ve egemenlikleri altına alınmışlardır. 

At yetiştiriciliği, 1725 yılında Virginia’da Nathan Harrison’un Arap atını getirmesi ile başlamıştır. Bu at’tan 300 tay alınmıştır. Buna rağmen ilk yetiştirici Keene Richard olmuştur. 1853 – 1856 yıllarında Arabistan çöllerine giden Richard, birçok aygır ve 2 kısrak getirmiştir. Ancak yetiştirme programı iç savaşla yok olmuş ve geriye hiçbir şey kalmamıştır. 1877’de Ulysses S. Grant II. Sultan Abdülhamit’i ziyaret etmiş ve bu ziyaretinde Sultan’ın ahırından kendisine 2 aygır hediye edilmiştir. (Leopard ve Linden Tree) Leopard daha sonra Randolph Huntington’a verilmiş ve o da 1888 de İngiltere ye 2 kısrak ve 2 aygır getirmiştir. Bu program Amerika’daki ilk safkan Arap atı yetiştirme programıdır.


                                            Linden Tree                                                         Leopard

1893’teki Chicago Dünya fuarı büyük bir halk kitlesi tarafından ziyaret edilmiş ve Arap atının Amerika’daki etkisini arttırmıştır. Bu fuara dünyanın pek çok ülkesinden yetiştiriciler davet edilmişti. Osmanlı İmparatorluğu da bu fuara 45 Arap atı ile katılmıştı. Bu atların arasında kısrak Nedyme ve aygır O’Bryan’ da bulunmaktaydı. Bu atların her ikisi de daha sonradan Amerikan – Arap atları kayıtlarında No: 1 ve No: 2 olarak yer almıştır. Amerika’da bugün birçok at yetiştirme çiftliğinde kökeni bu atlara kadar uzanan atlar bulunmaktadır. 

Fuar sonrasında Spancer Barden tarafından İngiltere ve Mısır’dan birçok at getirildi. 1898 – 1911 yılları arasında Interlaction Harasına 20 at geldi. Ayrıca 1918 – 1932 yılları arası İngiltere’den 20, Fransa’dan 6, Mısırdan 7 at getirildi. Thedora Roosevelt’in de yardımıyla “Davenport Arapları” nı oluşturmak üzere 27 at getirildi.

Davenport’un Amerika’ya çöllerden doğrudan Arap atı ithali bu ülkedeki Arap atı yetiştiricilerini heyecanlandırdı. Bu yetiştiriciler yeni kanların ithal edilmesinin teşvik edilmesi konusunda girişimlerde bulundular.

1 (6)

        Arap Atları (Birleşik Arap Emirlikleri, 2012, Fotoğraf: Artur BABOEV)

1908’de Amerikan Arap Atı Kulübü kuruldu. Amerikan Tarım Bakanlığı Arap atı haralarının kayıtlarını milli kayıt olarak tanıdı ve bu kayıtlar sadece safkan Arap atları için tutuldu. Bu noktada 71 safkan Arap atı kaydettirildi. 1920 – 1932 yılları arasında da Amerika’nın çeşitli aileleri tarafından İngiltere, Arap çölleri ve Mısır’dan Arap atları ithal edildi. 1940 – 1950’li yıllarda Amerikan yetiştiricilik programının oluşması sonucu Arap atı ithalatı yavaşladı. 

Günümüzde Arap Atları:

Tarihsel olarak Arap atı güzellik, akıl, cesaret, dayanıklılık ve duygusallık kavramları ile ünlendi. Çok eski zamanlardan bugüne insanlar ile yakın temas içinde bulunan Arap atı insanlarla arasında bir bağ oluşturdu. Nazik, zeki ve cana yakın olan bu hayvanlar tayken bile insanlardan korkmaz ve ani seslere tepki göstermezler. Araplar “Ghazu” denilen çöl savaşlarında hayatları ve varlıkları Arap atlarının hız ve dayanıklılıklarına bağlıydı. Bunun doğal bir sonucu olarak da kaliteli bir kan olarak tanındı. Elverişli koşullarda çiftleştirme ile saflığını korudu. Arap atının çiftleştirildiği her at türünde de kendine has özelliklerinin (hız, dayanıklılık, zarafet vs.) korunduğu gözlemlenmiştir. 

Arap atları İngiltere’de Throroughbred’lerin kanına karıştılar. Rusya’da Orlov tırıs atlarına ve Kafkasya’da Terek atlarına katkı sağladı. Fransa’da ünlü Percheron atlarının oluşmasını sağladı. Amerika da ise Morgan atlarının atası oldu. İngiliz Thoroughbred ile çiftleşmesi sonucu Trotter atları oluştu. Arap ırkının diğer at ırklarından farkı seçici çiftleştirme yöntemi ile yetiştirilmemesidir. Diğer türlerde yetiştiricilik yapılabilmesi için o atın kaydının oluşturulması gerekir. Ancak Arap atları binlerce yıl boyunca safkanlığını koruduğu ve bu yönü ile tanındığı için Arap atlarında böyle bir uygulama gerekmemiştir. 

Dayanıklılık yarışlarında en yüksek dereceler her zaman Arap atı binicileri tarafından kazanılmıştır. Günümüzde Arap atı yetiştiriciliğinin ve Arap atı Haralarının en gelişmiş olduğu ülkelerden birisi Amerika’dır. 

Irkın Özellikleri:

Güzel gösterişli bir kafası, büyük gözleri, yukarıda toplanmış bir boynu vardır. Kuyruğu havada, sırtı kısa ve düz, göğsü kaslı ve geniştir. Bacakları kaslı, eklemleri güçlü açıkça görülebilen tendonları ve topukta genişleyen küçük toynakları vardır. Bütün at ırkları içerisinde "altın oran" sahibi nadir atlardan birisidir. 

Alaca donlar dışında doru, kestane doru, kır, demir kır, yağız ve al gibi tüm donları mevcuttur. Yüzde ve bacaklarda nişaneler sıkça görülür. Derisi ince ve ipeksidir. Yele ve kuyrukları gürdür.

75

1 (7)

kurus

Anadolu Arap atlarının en önemli aygırlarından Kuruş (Ressam: Şafak Tavkul)

sad

Anadolu Arap atlarının en önemli aygırlarından Sa’ad (Ressam: Şafak Tavkul)

KAYNAKLAR

BATU, Selahattin. Türk Atları ve At Yetiştirme Bilgisi. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayınları: 13, Ders Kitabı: 11, 3. Baskı, Rüzgârlı Matbaa, Ankara, 1962.

DIAMOND, Jared. Tüfek, Mikrop ve Çelik, Tübitak Yayınları, Ankara, 1997.

GÜLEÇ, Ertuğrul. Türk Arap Atı, Anadolu At Irklarını Yaşatma ve Geliştirme Derneği Yayını, Ankara, 2010.

JAMES, Jeremy. Türk Atı, E Yayınları, İstanbul, 2007.

YARKIN, İbrahim. Atçılık, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları: 40, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1953.


[1] Tarih öncesi dönemlere ait hayvanları inceleyen bilim insanı