Uzunyayla Atları
Türkiye’de Anadolu’nun ortasında, Kayseri ve Sivas şehirleri arasında yer alan Uzunyayla, etrafı çoğu yerde dağlarla çevrili bir havza (çevrek)’dır. Sınırları elli kilometre en ve boyunda, deniz yüzünden ortalama 1550-1630 metre yüksekliğindeki Uzunyayla havzası, kendisini dört bir yandan çevreleyen 1800-2600 metre yüksekliğindeki dağların arasında çukur, düzlük bir alandır. Uzunyayla havzasını Seyhan’ın en önemli kollarından olan Zamantı Irmağı kaynaklarını Uzunyayla’yı çevreleyen Şarkışla ve Tahtalı dağları gibi dağlardan almaktadır. Bölgenin doğal bitki örtüsü Zamantı ırmağının etrafında Zamantı havzası adını verilen düzlük alanlardaki çayırlıklar ile otluk alanlardan oluşur (İzbırak, 2007: 76, 77).
Kafkas - Rus savaşları 1864’te Rusya’nın galibiyeti ile sonuçlanmış ve bunun üzerine Kafkasya Halklarından Adige (Çerkes), Abhaz, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen, İnguş ve Dağıstanlıların büyük bir kısmı Osmanlı İmparatorluğuna göç etmişlerdir. Bunlardan 1873 - 1874 yıllarında karayolu ile gelen bazı Çerkes-Kabardey kabileleri Uzunyayla bölgesine yerleştirilmiştir.
İzbırak’ın jeomorfografik haritasına göre Uzunyayla platosu
Uzunyayla atları Kafkasya’dan Anadolu’ya gelen Çerkeslerin beraberinde getirdikleri atların yetiştirilmesi ile ortaya çıkmış bir at ırkıdır. Anadolu at ırkları arasında önemli bir yer tutan bu atlar, ismini yetiştirildikleri Kayseri – Sivas uzantısındaki Uzunyayla bölgesinden almışlardır. Özellikle bu atların yetiştirilmesi için gerekli arazi ve iklim yapısına sahip olan bölge, bu ırkın oluşumunda önemli paya sahiptir. Bu atlar dağlık coğrafyaya ve soğuk iklime uyan, dayanıklı ve bakımı kolay hayvanlardır. Tırnak yapısının sağlam olması, çeki kabiliyetindeki üstün performansı ve uzun mesafe ulaşımında rakipsiz olması nedeniyle uzun yıllar hem ordu ihtiyaçlarında hem de halk elinde kullanılmışlardır. Ancak daha sonra mekanizasyonun artmasıyla önemi azalsa da Uzunyayla atı sürati, çevikliği, gücü, iyi huylu oluşu, dayanıklılığı ve diğer özellikleri yönünden çok değerli bir at ırkı olma özelliğini günümüze kadar korumuştur (İşcan, 2007: 196, 197).
Orijinal Uzunyayla kısrağı
Uzunyayla, Çerkeslerin yerleşmesinden önce bazı Afşar kabilelerinin otlağı olup yerleşik bir halkı bulunmamaktaydı. Bu bakımdan Uzunyayla atlarının meydana gelmesinde Anadolu atının herhangi bir tesiri olduğunu söylemek pek olası görülmemektedir. Nitekim Çerkes ve Uzunyayla atlarının morfolojik ve fizyolojik özellikleri karşılaştırıldığında arada büyük bir farkın bulunmadığı görülmektedir. Yani Uzunyayla atları için doğrudan Çerkes atlarıdır denebilir. Buna karşılık bazı yazarlar, Uzunyayla atlarının, Çerkes atları ile yerli atların birleştirilmesi sonucu oluştuğunu belirtmektedirler (İşcan, 2007: 197).
Nonius-Uzunyayla kısrakları (Baba: Nonius, Anne: Uzunyayla)
Cumhuriyet döneminden önce bir ara yetiştiriciler at sürülerine Arap aygırları katmışlardır. Ancak, bu aygırlar yılkı hayatına dayanamayıp öldüklerinden bu çaba Uzunyayla atları üzerinde etkili olmamıştır. Çifteler harasında, 1899 yılında devlet tarafından bazı Uzunyayla + Arap atı melezi aygırlar, Uzunyayla atı yetiştiricilerine verilmiş, ancak bu teşvik devam ettirilememiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanan genç Türkiye, var olan kaynaklarını en iyi şekilde değerlendirerek, tarıma dayalı hayvancılık politikasını, bilimden aldığı güçle bilinçli bir şekilde uygulama alanına koydu. Diğer alanlarda olduğu gibi tarım ve hayvancılık alanında da Atatürk'ün "kardeş" gözüyle baktığı Macarlar ve Macaristan'ın tecrübelerinden yararlanıldı. Birçok Macar uzman Türkiye'de görev aldı. Bu uzmanlardan biri zootekni alanında ünlü bilim insanı Oszkár Wellmann idi. Wellmann’ın Türkiye’yi karış karış gezerek hazırladığı raporlar tarıma dayalı hayvancılık politikasının esaslarının belirlenmesinde önemli bir katkı sağladı (Çolak ve Javorka, 2017: 26-32).
Macar uzmanlar tarafından 1932 – 1938 yılları arasında atçılığın geliştirilmesi ile ilgili birçok rapor hazırlandı. Bu dönemde Wellmann ve diğer uzmanların önerileri doğrultusunda Türkiye’ye Nonius aygırları ithal edildi. Karacabey Harası, Çukurova Harası ile Uzunyayla’da Kayseri, Sivas, Tokat, Samsun ve Konya aygır depolarına getirilen Nonius aygırları sayesinde Uzunyayla atlarında gözlenen birtakım kusurlar giderilmeye çalışıldı. Bu aygırlarla çok iyi Nonius + Uzunyayla melez atları elde edilmiş, ancak bu devam ettirilememiş ve Uzunyayla atı üzerinde fazla bir etki bırakamamıştır (Wellmann, 1938: 7; İşcan, 2007: 199).
Uzunyayla atı fenotipine örnek bir kısrak
Nonius ırkı Avrupa’nın en eski ve en kaliteli at ırklarından birisidir. Bu ırkın ilk aygırı 1810’da Fransa’da doğan “Nonius Senior” adlı bir Anglo-Norman aygırıdır. 1800 – 1815 yılları arasında 15 yıl süren Napolyon Savaşları sırasında 1814’de Rosières-aux-Salines'deki Fransız Harasında ganimet olarak yakalandı ve 1816 yılında Macaristan’daki Mezőhegyes Harasına getirildi. Çok çirkin görünümlü bir tay olmasına rağmen olgunlaştığında 163cm. cidagoya ulaştı. Doru donlu olan Nonius Senior’un taylarının alışılmadık derecede dayanıklı ve güçlü oldukları görüldüğünde popülaritesi artmaya başladı. Üzerinde bulunan bazı kusurlar ise Thoroughbred, Arap, Lipizzan ve Norman atlarıyla düzeltilmeye çalışıldı. Nonius Senior, 22 yıl boyunca damızlık olarak kullanıldı ve ondan doğan 122 kısrak soyunun devam ettirilmesinde rol aldı (Hendricks, 1995: 312-313).
İlk Nonius aygırı “Nonius Senior”un litografisi, 1898
Noniuslarda don koyu dorudur. Baş vücuda göre büyük ve kabacadır. Yarım koçbaşlılık, bazen de koçbaşlılık gözlenir. Boyun orta uzunlukta, kalın ve burada kas gelişimi iyidir. Boynun göğüs bağlantısı yüksektendir. Cidago yüksek ve kaslıdır. Sırt ve bel genel olarak iyi yapılıdır. Sağrı uzun, kaslı ve düzdür. Göğüs özellikle Küçük Noniuslarda derindir ve kaburgalar yeterince yuvarlaklaşmamışlardır. Bacakların yukarı kısmı kaslı ve alt kısımları ise vücuda nazaran belirgin bir şekilde kuru ve sağlam yapılıdır. Bukağılık kısa ve kuvvetlidir. Tırnaklar düzenli, sağlam ve yeter büyüklüktedir (İşcan, 2007: 199).
Günümüzde dahi Nonius ırkı atlar Avrupa’daki birçok modern at ırkında akraba melezlemesinden doğan hataları düzeltmek amacıyla hala kullanılmaktadırlar. Macaristan’da Hortobagy harasında bu çalışmalar titizlikle yapılmakta ve Avrupa’daki birçok çiftliğe pazarlanmaktadır. Atlardaki standart çalışmaları oldukça ileri düzeydedir. Nonuis ırkı atlarda damızlıklar söz konusu olduğunda, temel yeterlilik puanı olarak köken, görünüm ve hareket yargısının toplam puanı, soyağacı değerlendirme sınıflandırmasının temelini oluşturur (Tablo 20) (Veres ve Zilahy, 2014: 12).
Nonius damızlıklarında temel sınıflandırma
Nonius melezlemelerinde her zaman bu sınıflandırmada yer alan I. ve II. sınıf aygırlar kullanılmaktadır. Türkiye’ye ithal edilen Nonius aygırları da I. ve II. sınıf aygırlar olmuştur.
Wellmann’ın 1938 yılındaki raporunda belirttiği üzere Uzunyayla kısraklarının genel donları şu şekildedir:
Doru : 804 baş
Yağız : 63 baş
Al : 66 baş
Kır : 416 baş
Kula : 10 baş
Tasnif edilen toplam 1359 kısrak arasında 933 adedi koyu donlu, 426 baş ise açık donludur. Uzunyayla atlarında tercih edilmeyen kır donların bu tasnifte oldukça fazla olduğu görülmektedir. Bunun nedeni ise bu kır donlu atların ordunun ve büyük şehirlerde, özellikle de İstanbul’da bulunan at arabacılarının tercih etmeleri nedeniyle yetiştirildikleri belirtilmektedir. Ancak Nonius aygırlarının melezlemesinden doğan taylarda koyu donların çokluğunun memnuniyet verici olduğu görülmektedir (Wellmann, 1938: 5).
Noniuslarda en çok görülen güzellik kusuru kılıç bacaklılıktır. Tırısları iyi ve tırıs aksiyonu yüksektendir. Vücudun arka kısmının ön kısmına göre daha zayıf oluşu ve ürkeklikleri bu ırkın başlıca kusurlarından sayılmaktadır. Macaristan’da Noniuslar özellikle tarım işleri ileri olan bölgelere yayılmıştır (İşcan, 2007: 199).
Anadolu atlarının ölçüleri incelendiğinde Uzunyayla atlarının yerli atlar içinde en iri yapılı at olduğu görülür (Tablo 21):
Anadolu atlarının ortalama beden ölçüleri (cm)
Wellmann’ın 1938 yılında hazırladığı raporda Uzunyayla atlarında damızlık kitabına kaydedilen 1869 adet kısrağın ortalama ölçüleri: cidago yüksekliği 141,20; göğüs 161,73 ve incik çevresi ise 17,51 cm olarak saptanmıştır. Bu atlar içerisinde Nonius-Uzunyayla melezlerinden 99 adet kısrağın ortalama ölçüleri ise cidago yüksekliği 141,99; göğüs 163,17 ve incik çevresi ise 17,71 cm’dir (Wellmann, 1938: 5).
Uzunyayla koşum atı yarışma sergi alanı
Uzunyayla atlarının tespit edilen morfolojik özellikleri ve eksterior yapısı İşcan tarafından şu şekilde belirtilmektedir:
“Boyun uzun dar ve incedir. Uzunluğu ortalama 80.087 + 0.449 cm olup, gerek cidagoya oranı (% 54), gerekse vücut uzunluğuna oranı (% 53), Malakanlar hariç Anadolu atlarından uzundur. Boyun bağlantısı normal, yelede kıllar seyrektir.
Cidagosu belirgin ve silik olanlara rastlanır. Cidago yüksekliği 145.869 + 0.693cm’dir. Bu ölçüler, 135 - 162cm arasında değişir. Nonius atları 158. 28 + 0.29cm ile Uzunyayla atlarından daha yüksek cidagolu olmasına karşın, Uzunyayla atlarının % 23’ünün cidago yüksekliği 150 - 162cm arasındadır. Uzunyayla atlarının, omuzları kısa ve dik, bu nedenle yürüyüşü yavaş ve adımları kısadır.
Cidago yüksekliği 139.308 + 0.710 cm’dir. Bu ölçü 128 – 155cm arasında büyük bir dağılım gösterir. Cidago ve sırt yüksekliği arasındaki fark 6.56cm olup, 2-10cm arasında değişir. Bu fark Canik ve Malakanlardan az, Anadolu yerli atından fazladır. Sırt uzunluğu 57.180 + 0.377cm’dir. Buna göre sırt safkan Araplardan uzun, fakat Malakan ve yarım kan Araplardan kısadır. Beden uzunluğuna oranı % 38.08 olup, bu oran Araplardan (% 39.59) daha küçüktür.
Bel çukurdur, atlar kesif yemle beslendiklerinde normal, yılkı halinde, merada otladıklarında genellikle büyük, geniş ve bazen de sarkıktır
Sağrı yüksekliği 145.330 + 0.330cm’dir. Cidago yüksekliği ile sağrı yüksekliği % 45.04’ünde eşit, % 36’sında cidago yüksekliği 2 - 4cm fazla, % 18. 66’sında sağrı yüksekliği 2 - 4cm fazladır.
Kuyruk sokumu yüksekliği 136.803 + 0.706 cm’dir. Dolayısıyla Nonius’lardan daha düşük sağrılıdır. Sağrı düşüklüğü oldukça geniş oranda gözlenir. Sağrı uzunluğu 46.583 + 0.63cm olup, 41 - 55cm arasında değişir. Vücut uzunluğuna oranlanırsa % 31.285 + 0.307cm olup, 28 - 41cm arasında geniş bir dağılım gösterir.
Ön sağrı genişliği, 44. 637 + 0. 357cm olup 39 - 50cm arasında değişir. Bu değer cidagoyla kıyaslanınca, Uzunyayla atlarının Canik ve Malakanlar’dan daha dar bir sağrı gösterdiği görülür. Orta sağrı genişliği ise 35.362 + 0.474cm’dir ve 26 - 44cm arasında değişir. Ön sağrı ile orta sağrı arasındaki fark 3-16cm arasında değişir.
Beden uzunluğu 150.143 + 0.958cm olup, 133 - 170cm arasında değişir. Beden uzunluğunun cidago’ya oranı % 102.982 +- 0.786’dır. Bu oran, Malakanlar hariç Anadolu atlarının hepsinden fazladır. Beden genellikle dikdörtgen ve kısmen de kare görünümündedir. Göğüs çevresi, 161.187 + 0.635cm olup, 151 - 175cm arasında değişir. Bu ölçü, Güneydoğu halk safkan Arapları hariç Anadolu atlarının hepsinden fazladır. Fakat cidagoyla oranlanırsa Anadolu yerli atları hariç hepsinden dar olduğu görülür.
Bacakları ve bacak bağlantıları düzgündür. Mafsallar geniş, bilekler kısa ve özellikle mera hayvanlarında çoğu kez yatıktır. Arka bacaklarda vaziyelerin açıklığı ve bacakların dikliği çok görülen önemli kusurlardan biridir. İncik çevresi iskeletin ve kemik yapısının sağlamlığını göstermesi bakımından önemlidir. Uzunyayla atlarında ön incik çevresi 18.747 + .0189cm, arka incik ise 20.774 + 0.191 cm’dir. Bu ölçüler, Anadolu atları içinde en kalın incik çevresidir. Tırnaklar kuvvetli ve siyah olup, tırnaklar yaygın olmayıp toplu ve çok sağlamdır. Derileri kalın, kılları sert, kuyruk kılları sık, sert, kalın ve uzun olur.
Uzunyayla atlarında en fazla rastlanan don % 48.35 ile dorudur. Bunu % 22.22 ile yağız, % 18.68 ile al, % 12.09 ile kır izler. Ala donun yetiştiricilerle tercih edilmediği gibi akıtma ve seki gibi nişanelerin de mümkün olduğu kadar az tutulmaya çalışıldığı bildirilmektedir” (İşcan, 2007: 201, 202).
Uzunyayla atları yılkısı, 1940’lı yıllar
Uzunyayla atları 1,5 yaşında aşağıda belirtilen Çerkes kabile isimlerine göre damgalanırdı. Bir zamanlar damgalı atların sayısının 14 bin adede çıktığı söylenmektedir. Fakat 1928 yılında bu sayı 2500 başa düşmüştür. Ülkemizde 1960’lı yıllara kadar yetiştiriciliği yaygın olarak yapılan Uzunyayla atları, günümüzde giderek önemini yitirmiş ve sayıları çok azalmıştır.
Macar uzman Oszkár Wellmann’ın hazırladığı Uzunyayla At Yetiştirme İşleri Teknik ve Mesai Raporu’na göre, Uzunyayla da 1938 yılında 1.979 baş kısrak kaydedilmiştir. Bu kısrakların babasının Nonius, anasının Uzunyayla atı olduğu bildirilmektedir (Wellmann, 1938: 1-17).
Pınarbaşı ilçesinde, 10.03.1937 yılında, Uzunyayla atlarının yaşatılması ve geliştirilmesi amacıyla “Uzunyayla Koşum Atı Yetiştirme Cemiyeti” kurulmuştur. Bu dernek uzun yıllar tüm olanaksızlıklara rağmen çalışmış ve sonunda 10.09.1980 yılında kapatılmıştır. Bu dernek, özellikle 1940-1960 yılları arasında oldukça başarılı çalışmalar yapmış, bölgede panayır ve sergiler açmıştır. Bu dönemde ordunun at ihtiyacı buralardan karşılanmıştır. Daha sonraları ordunun at ihtiyacı bitince, Uzunyayla atlarının sayıları giderek azalmıştır (İşcan, 2007: 204).
1990’lı yıllarda, bölgede uzunyayla atı sayısında önemli bir azalma olmasına karşın iyi örnekleri meraklı yetiştiricilerin elinde olan bu atların genel olarak sayıları 2000’in altına düşmüştü. Ancak son yıllara ait veri bulunmamaktadır.
Uzunyayla Atı Tipleri
Uzunyayla atları 5 Çerkes kabilesinin adından meydana gelmiştir. Bunlar:
- Şoluh (Şelokh)
- Yeluh
- Yağan
- Lo (Lu) veya Mercan
- Tram
Bunların en meşhuru Şoluh atlarıdır. Çerkesler Şoluh olmayan atı “Çakal” olarak adlandırmışlardır. Şoluh’lar her türlü zorluğa diğer kabile atlarına göre daha dayanıklıdır. Her türlü uzun mesafeli yürüyüşleri ve koşuları başarı ile yapmışlardır. Genelde yeleleri kuyruğa kadar gelenlere Şelok (Şoluh) denir. Şoluh’lar daha dayanıklı daha güçlü ve hızlıdırlar. Çok istenen ve arzulanan atlardır. Anadolu’da bu atları uzun mesafelerde hiçbir at geçememiştir. Uzunyayla atları binek için pek uygun değildir. Ancak güzel ve dayanıklı oluşları yüzünden rahvanı aratmazlar (İşcan, 2007: 205).
Uzunyayla atı sahibini tanır ve sahibine karşı ateşli bir aşk ile bağlıdır ve çok sadıktır. Avrupa atlarının aksine sahibinden başkasını yanına sokmaz. Ancak 7 gün sabırla sevgi ile yaklaşılırsa o zaman yeni sahibine de yavaş yavaş alışır.
Uzunyayla atı çok zeki ve çok hisli bir attır. Çok uzun mesafelerden hissederek evinin yolunu bulur. Uzun yayla atı tam bir can dostu, insan için gerçek bir arkadaş olup ısırması ve tepmesi görülmez. Pınarbaşı ilçesinde uzun seneler at yetiştiriciliği yapan ve Çerkes sülalelerince at yetiştiriciliğini meslek haline getirmiş olan kişiler Uzunyayla atlarının uzun mesafe koşularında Urfa yöresinden gelen saf ve yarım kan Arap atlarını geçtikleri, güçlü ve dayanıklı olduklarını ifade etmişlerdir.
Yine yöre halkına göre Şelok (Şoluh)’lar daha dayanıklı, daha güçlü ve hızlıdırlar. Çok istenen ve arzulanan atlardır. Anadolu’da bu atları uzun mesafede hiçbir atın geçemeyeceği belirtilmektedir.
Uzunyayla atları, binek ve araba koşum hayvanı olarak kullanılmışlardır. Cumhuriyetten önce ve Cumhuriyetten sonra 1960’lı yıllara kadar, Samsun, Amasya, Tokat, Kayseri, Sivas ve Malatya arasında işleyen at arabalarında genellikle Uzunyayla atlarından yararlanılmıştır. Ayrıca, orta ağırlıkta ve gerektiğinde topçu arabaları ve ağır çekim işlerinde kullanılmak amacıyla da, Nonius’la melezlenen Uzunyayla atları, orduda ve tarımda kullanılmıştır (İşcan, 2007: 206).
Uzunyayla da at yetiştiriciliği, yılkı şeklinde yapılmıştır. Yılkılarda hayvan sayıları 100-400 arasında olup, kısraklar bir veya birden fazla kişinin veya tüm köydeki kişilerin malıdır. Bölgedeki Çerkesler yılkıyı Şıbze olarak adlandırırlar. Atlar merada hava koşulları ve doğayla mücadele ederek hayatlarını sürdürürler. Sürekli çobanları bulunmaz. Çobanlar sürüye gerektiğinde müdahale ederler. Yılkı sürülerinde kısraklar 2-3 yaşında ana olur, erkek taylar ise 1-2 yaşında aygırlık yapmaya başlarlar.
Uzunyayla aygırı, 1940
Satılacak, binilecek veya kullanılacak olan hayvanlar iki yaşlarında bir kementle yakalanırlar. Dört yaşlarına kadar terbiye edilirler. Terbiye tamamen yöresel usuller çerçevesinde yapılmaktadır. Nonius melezlemesi yapılmadan önce her aygıra 15-20 kısrak verilmiştir. Böyle bir aileye sahip aygıra Şıkopsa ismi verilirdi. Şıkopsa olmak üzere ayrılan aygır bir hafta kadar kendine ayrılan 15-20 kısrakla kapalı olarak tutulur, birbirlerine alıştırılırlar. Sürüye dâhil edildikleri zaman kısraklar bu aygırın etrafında dolaşır ve başka bir Şıkopsa bunları aşmağa teşebbüs etmez, damızlık dışı kalacak aygırlar ise Veteriner Hekimler tarafından iğdiş edilirlerdi. Kısraklar yalnız aşım duraklarındaki Nonius veya yarımkan Nonius (Uzunyayla+Nonius) aygırlarına çekilmişlerdir. Aşım duraklarında, ayrıca bir miktar Arap ve yarım kan Arap (Uzunyayla+Arap) aygırı da olup, ufak yapılı kısraklar da bu aygırlara verilmişlerdir (İşcan, 2007: 206, 207).
1940 yılında Pınarbaşı’nda yapılan Uzunyayla Atları sergisi
Coğrafi şartlar nedeniyle Uzunyayla bölgesinde iç kısımlarında atların beslenmeleri için araziler yetersizdir. Bu nedenle vadiler boyunca uzanan geniş çayırlıklar atların beslenmelerinde önemli yer tutmaktadır. Bu çayırlar, köyler arasında bölündüğü gibi hemen her ailenin de kendine mahsus çayırı da olabilmektedir. Çayırlar yaz mevsiminin sonuna doğru biçilir. Bu otlar kışın atlar ve özellikle koyun ve sığırlar için kullanılır. Atlara kışın çok kar düşünce ot verilir. Havanın iyi olduğu günlerde rüzgârların karları sıyırıp açtığı meyillere yaymak suretiyle idare edilir. Kesif yem genellikle verilmez.
Uzunyayla atları, 1,5 yaşında kabile isimlerine göre büyük şenlikler yapılarak damgalanmışlardır. Büyük bir ateş yakılarak damgalar kızdırılır, tutulan taylara vurulurdu. Tayların tutulmaları da ayrı bir zevkti. Arkan-geç denilen hızlı koşan kısrağa gemsiz olarak binen bir genç, tayları kementle tutardı. Bu kısrak, bu işe özellikle alıştırılmıştı.
Bazı yazarlar, l. Dünya Savaşından önce Uzunyayla da, 16.000 atın bulunduğunu ve 1000 kısrağa sahip yetiştiricilerin olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak, 1960 istatistiklerine göre Türkiye’de mevcut 1.312.300 adet atın yaklaşık 3.000’ini Uzunyayla atları teşkil etmektedir. Bu mevcut at miktarının % 0.23’ü demektir.
1940 yılında Pınarbaşı’nda Uzunyayla koşum atları
Uzunyayla bölgesinde “Anadolu Damgaları” konusunda araştırmalar yapan ünlü Alman botanik bilimci ve folklor araştırmacısı Leonore Kosswig, ölümünden sonra 1974 yılında yılında yayımlanan kitabında Uzunyayla’daki atçılığın son yıllarına tanıklık etmiştir:
“Çerkes soylularının Uzunyayla’daki çiftliklerinde bir zamanlar en az 500 attan oluşan at sürüleri (Çerkesçe: Jilkha; Karaçayca: Cılkı) vardı. Zeki Duman, babasının 300 ata sahip olduğunu ve her bahar 150 tay damgaladığını söylüyor. Uzunyayla, bilindiği gibi insanın omzuna kadar ulaşan yüksek otları, geniş alanları ve çevresindeki dağlardan akan tatlı sularıyla at yetiştiriciliği için idealdir. Bugün bile at sürüleri, meralarda serbestçe dolaşıyorlar. Atlar sıcak öğle vakti içme teknesine gelirler ve dinlenirler. Başka bir gölge bulamadıklarında koyunların yaptığı gibi, birbirine yakın toplanıp başlarını diğerlerinin gölgesinde tutarlar. Bu süre zarfında atlar çobanların gözünden kaçabilirler, kendilerine dokunmasına veya okşamasına izin vermezler. Bir hayvana ihtiyaç duyulduğunda, kementle (Karaçayca: Arkan) yakalanırlar.
Bu kementler suya batırılarak çok defa örülmüş at kılından yapılmıştır. Kullanımda sıradan bir ip gibi bükülmez veya dolanmazlar. Alışılmadık derecede pürüzsüzdür. Böylece boyun etrafına atılan ilmik sürtünmeden büzülür. Bir atı yakalamak isteyen binici, kementi atın boynuna atmadan önce kolunun üzerine üç büyük ilmik ve dördüncü bir küçük ilmik atar. Kementin geri kalanı, binicinin sağ bacağının altından eyere tutturulur.
Kışın sürüler toplanır ve güneye, Amik Gölü'nün kuzeyindeki karsız düzlüklere, geniş bir mera alanı olan Amik Ovası’na doğru (Hatay Vilayeti) yola çıkar. Çerkes at yetiştiricileri on günlük bir yürüyüşten sonra kışlayacakları geniş otlaklara ulaşırlar. Çerkes soyluları büyük ve ilginç giysileriyle sürülerini takip ederler. Göksun ve Çardak (her ikisi de Göksun’da) üzerinden geçen rotada, bugün hala hayatta olan, 1945 yılına kadar zanaatını sürdüren Abdurahman Canık (Timurağaköy) adında bir demirci var.
Göksun'dan, Toroslar üzerinden geçen rota, Amikovası ile birleşen Maraş'ın otlak alanına giriyor. Osmanlı İmparatorluğu'nda ordu, Çerkes atlarının ana alıcısıydı. Satışlar kışın Konya, Kayseri ve Adana ve Amik Ovası'nda gerçekleşirdi. Burada, zengin bir şekilde döşenmiş çadırlar arasında, eski beylerin anılarında parlak bir olay olarak kalan renkli bir yaşam ortaya çıkardı. Hala bu zamanı bilenler, turnuvaların, at yarışlarının, Türk paşalarının ziyaretlerinin ve bunlara karşılık gelen dönüş ziyaretlerini anılarında anlatırlar.
Ancak zamanla kuzey Amik Ovası bölgesi, göçebe kabilelerin yerleşimi lehine hükümet tarafından müsadere edildi. Böylece atları oraya getirmek değerini yitirdi. Kışın Uzunyayla'da yoğun kar yağışı nedeniyle ahırlara (Kabardeyce: Bo) ve etrafı çevrili alanlara (Kabardeyce: Oa) yerleştirilmeleri gerekiyordu. Bu da beslenen atların sayılarının azaltılmasına neden oldu. 1923'ten itibaren hükümet, ordunun kademeli olarak motorizasyonu nedeniyle büyük at alımlarını da kısıtladı. Aynı yıl Çerkes Beyleri serflerini serbest bırakmak zorunda kaldı. Hükümet, beylerden aldığı arazileri özgürlüğüne kavuşanlara dağıttı. Kış meralarının kaybı, arazi kısıtlamaları ve at satışındaki zorluklar, kişinin toprağı sürmeye başlaması ve at yetiştiriciliğini büyük ölçüde kısıtlaması anlamına geliyordu. Birinci Dünya Savaşı'nda, erkek aile üyelerinin yokluğu nedeniyle iyi Kafkas aygırlarının kaybolması ve at ırkının gözle görülür şekilde kötüleştiği anlamına geliyordu. Savaştan dönenler atlarını perişan halde buldular. O zamandan beri Çerkeslerin, tarım işlerinde kullandıkları, kalitesiz olduğunu düşündükleri küçük atları vardı. Onlara ata binermiş gibi binmenin haysiyetlerini kırdığını düşünüyorlar. Bununla birlikte at yetiştiriciliğine olan ilgilerini sonsuza dek kaybettiler. Daha önce 300 ata sahip olan Zeki Duman ailesi, şu anda tarımda sadece 15 hayvan çalıştırıyor. Gümüş takılar ile donatılmış güzel Kafkas eyerleri artık günümüz atlarının dar sırtlarına sığmıyor. Ahırda tozlanıyor ya da antika satıcılarına satılıyor. Günümüzde Anadolu'da tarımda motorların yanı sıra sadece öküz ve manda kullanılmaktadır. Uzunyayla'da ise Çerkes halkı bunun için hala at kullanıyor. Bu da geçmişlerinden geldiği anlaşılabilecek bir tuhaflık. Bu amaçla küçük Arap ırkı ve Arap-İngiliz kökenli melez atlar tutuyorlar. Göksun'da Nonius atları da yük hayvanları olarak kullanılıyor” (Kosswig, 1974: 355-357).
Uzunyayla atı soğuğa son derece dayanıklı, tırnakları ve kemikleri sağlam, çevik, süratli, uzun mesafe yürüyüş ve koşuya dayanıklı, sahibine bağlı, araba çekmede, yük taşımada ve binek olarak kullanılabilen son derece kabiliyetli, cüsse itibari ile yeterli bir yapıya sahip değerli bir at ırkıdır.
İşcan, Uzunyayla atının yetiştirilmesinin aşağıdaki nedenlerden dolayı çok önemli olduğu düşünmektedir.
- Uzunyayla atının son derece değerli bir ırk olması nedeni ile diğer at ırklarının ıslahında kullanılabilmesi,
- Uzunyayla atı gerçek bir dosttur. Dolayısı ile binicilik sporunda kullanılması ile binicilik sporunu yapanların ata yaklaşabilmesinde olumlu etkide bulunabilmesi,
- Her türlü bakım şartlarına dayanıklı olması ve kolay bakılması,
- Araba çekmede ve yük taşımada kullanılması, Dünyada uluslararası düzeyde yapılan ve rağbet gören maraton yarışlarında başarı şansının olması,
- Hipodromlarda yapılacak uzun mesafe at yarışlarında kullanılabilmesi,
- Sıçrama kabiliyetinin yüksek olması nedeni ile konkurhipik müsabakalarında kullanılabilmesi,
- Atçılık entegre tesislerinde kullanılabilmesi.
Geçmişte Uzunyayla atı, Anadolu’ya getirilişinden bu yana Türkiye’deki at ırkları arasında önemli bir yere sahip olmuştur. Özellikle ordunun at ihtiyacını Uzunyayla’dan karşılaması sonucunda bölge insanı önemli bir gelir kaynağına kavuşmuştur. Daha sonraları ata olan bu talebin tamamen ortadan kalkması sonucunda bölge insanı da önemli gelir kaynağından yoksun kalmıştır. Arazinin yüksek rakımlı olması ve düşük kaliteli toprak yapısı nedeniyle tarım gelirleri oldukça düşük seviyelerdedir. Attan elde edilen gelirin de ortadan kalkmasıyla birlikte bölgeden insan göçü de hızlanmıştır. Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi özellikle Türkiye’de de ata olan ilginin artmasıyla bölgede at yetiştiriciliği yapan işletmeler yeniden kurulmaya başlanmıştır (İşcan, 2007: 207-210).
KAYNAK:
KOÇKAR, M. Tekin (2021) Kafkasya'nın Atları, Tarih, Irklar ve Kafkasya'da Atlı Kültür, Mingi Tav Karaçay-Malkar Bilim ve Kültür Araştırmaları Derneği Yayınları, No: 5, Sonçağ Matbaacılık, Ankara.