facebook twitter instagram google-plus pinterest linkedin search heart chat eye trending-up clock font keyboard_arrow_up
M. Tekin Koçkar Öğretim Görevlisi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
  1. Anasayfa >
  2. Binicilik >
  3. Özkan TEMURLENK - MAMŞİRATİ: Binicilikte Eğitmen Seçimi
M. Tekin KOÇKAR
12 Dakika Okuma Süresi
+ -

Özkan TEMURLENK - MAMŞİRATİ: Binicilikte Eğitmen Seçimi

Binicilikte eğitmen seçimi çok önemlidir. Binicilik öğretmeni veya çalıştırıcı olarak da adlandırılan eğitmen, binicilikte oldukça önemli sorumlulukları içeren çok yönlü bir göreve sahiptir. Bütün diğer dallarda olduğu gibi binicilikte eğitmenlik apayrı bir yetenek ve birikim işidir. Çok kez görülmüştür ki, yetenekli ve pahalı at sahibi olarak milli olmuş, zirvelerde gezmiş, iddialı, büyük şöhret sahibi ve yıldız düzeyine çıkmış vasat binicilerin pek çoğu, eğiticilikte başarılı olamamışlardır. Bunun tersine, çok yetenekli olmasına karşın yarışmacılık yaşamı, yetenekli atın pahalı olması nedeniyle alamamış, büyük yarışmalara katılamamış ve vasat kalmış, az tanınan, alçakgönüllü yapıdaki pek çok binici, yıldız düzeyde binici yetiştirmişlerdir. Çünkü binicilikte başarının büyük bölümü iyi at sahip olmakta yatar. Binici adayı, eğitici seçerken ön araştırmasını çok iyi yapmalıdır.

Binicilik eğitmeni, bilgi ve uygulamalarıyla biniciliğini kabul ettirmiş, eğitim sistemi denenmiş ve beğenilen, bilimsel ve çağdaş olan bütün yeniliklere açık, ortaya çıkan bütün güçlükleri ve yanlışlıkları hemen görebilen, bunları neden ve niçinleri ile birlikte öğrencisiyle tartışabilen, çözümler üretebilen, otoriter ancak gaddar olmayan, at ve insan davranışlarını özümsemiş, insan ve at sevgisiyle dolu, neşeli, iradesine hâkim, dürüst, içten ve samimi, cana yakın, öğretmeye kararlı, disiplinli ve iş ahlakına sahip olması, özelliklerinden yalnızca birkaçıdır. Bir eğitmen, öğrencisinin aklından geçenleri okuyabilmeli ve bunları birikiminin süzgecinden geçirerek hatayı saptamalı ve düzeltebilmelidir. Her eğitmen, kendisinin bir örnek olduğu gerçeğini unutmamalıdır. Bu durum yalnızca eğitim zamanı değil hayatının sürekli bir özelliğidir. Gelişim ancak böyle sağlanabilir. Ayrıca her eğitmen uygulama, deneyim ve pedagojik biçimlenmenin yanında, kişilik özellikleriyle de bu işe yatkın ve yeterli olmalıdır. 

Öğrenciler ve atlar klasik binicilik öğretisine göre eğitilmeli ve yetenekleri bu doğrultuda geliştirilmelidir. Bu yeteneklere sahip bir eğitmenin, doğaldır ki geçmişinde çok çeşitli atlarla çalışmış olması ve bu yüzden de yüksek bir deneyime sahip olması gerekir. 

Hayli zor olan bu seçimi yaptıktan sonra binici, artık her şeyiyle eğitmenine inanmalı ve güvenmelidir. Her sporda olan yıpratma yöntemlerine kulak asmamalıdır. Seçtiği eğitmen hakkında yapılan tüm olumsuz eleştirilere asla itibar etmemelidir. Öğrenciler için temel eğitimin tamamlanmasına kadar, eğitmen olan kişinin sürekliliği de çok önemlidir. Zamansız ve gereksiz yere eğitmen değişikliği, öğrencinin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Uzun eğitim süreci içinde doğaldır ki her şey çok güzel gitmeyecektir. Sıkça olması olağan eğitmen-öğrenci çatışmalarında, ilişkinin kopma aşamalarına gelmemesi için, sabır ve soğukkanlılık elden bırakılmayacak, olaylar klinik vaka şekline getirilmeyecektir. Böyle anlarda, fırsat kollayan çevresinin kendisini etkilemesine olanak tanımayacaktır. Hem iyi bir binici, hem de iyi bir at yetiştirilmesi süreci içinde, yapılan bütün eğitimlerdeki ortak sır, bu duygunun bıkmadan usanmadan dört yönde geliştirilmesi çabasıdır. Bu çaba; “Binicinin kendine, binicinin atına, binicinin öğretmenine ve atın biniciye güvenini sağlaması içindir”.

Biniciliğe ilk kez başlayanlar, yalnızca zevk almak, arkadaş çevresinde utanmayacak kadar ata binmek, bölgesel yarışmalara katılmak veya çok az biniciye kısmet olan ulusal takımın bir elemanı olmak gibi çeşitli nedenlerle bu sporu yapmaya karar vermiş olabilirler. Nedeni her ne olursa olsun, bütün spor dallarında olduğu gibi, başarının sırrı hem öğrenmede, hem uygulamada “tutkulu ve gönüllü” devamlılıktır.

Genelde biniciliğin her yaşta yapılmasına karşın, ileride yıldız bir binici olabilmek için, bu spora küçük yaştan başlanmasında yarar vardır. Genç binicilerin eğitimi büyük biniciler için uygulanan aynı kurallara dayanır. Ancak gençler öğrenmek ister ve önerilere değer verirler. Oysa yetişkinleri eğitmek ve hatalarını düzeltmek çok daha zordur. Özellikle bazı yetişkinler yardım istemeyi, yapıcı da olsa eleştirilmeyi onur kırıcı bir davranış olarak algıladıklarından, kabul etmez ve ancak işi tamamen yüzlerine gözlerine bulaştırınca öğretmene danışma gereksinimi duyarlar. Yine de içlerinde kuşku ve ikilem vardır. Aylarca ve hatta yıllarca, kötü huy ve alışkanlıklar edinmiş, yanlış kaslarını çalıştırmış biniciler, kendileri ve atlarını bir kaç gün içinde değiştirerek düzeltecek sihirbaz öğretmenler ararlar. Gerçekte binicilik eğitimi uzun süreli bir binicilik politikasını gerektirir. Bir biniciyi uluslararası yarışmalara göndermek öncelikle çok zaman, emek ve sonra ise para harcanması demektir.

Başarılı oldukça aileler daha çok harcamaya katılacak ve ilgi artacaktır. Ancak at üzerinde usta bir binici olmak, yıllarca ve her gün, programlı bir şekilde çalışmak ve yani denemeler yapmakla gerçekleşir. Böyle bir binici için bile; “İnsan hiç bir zaman biniciliğin sonuna varamaz.” sözü çok geçerlidir. 80 yaşında ölen bir binicinin mezarı başında arkadaşları kendisini anarlarken; “Tam ön haneye yerleşmeye başlamıştı ki, ne yazık ömrü yetmedi.” sözleri konuya en gerçekçi yaklaşımdır. Yarışçılık ömrü çok uzun olan binicilikte dünyanın “En yaşlı jokeyi unvanlı binicisi” Amerika'nın Stanford kentinde 1932 yılında 80 yaşında yarışa katılan Levi Burlingame'dir.

Ata binmeye başlayan her binici, başlangıçta hangi düzeyde ata binebileceğini kestiremez. Ancak her aday ata binmek isteğiyle hareket eder ve geçecekleri yol gelecekte varılacak hedefe göre aynıdır. Sakin ve binişe elverişli öğretmen atın sırtında, her aday binicinin, 30-40 dersten sonra, üç yürüyüş şeklinde de, utanmadan ve kendisini gösterebilecek kadar atın üzerinde durmasını öğrenmiş olması gerekir. 

Bazı biniciler belki haftada bir-iki kez sağlık için ata biner, diğer birileri ise biniciliği yalnızca meraklı oluşlarından veya gönül vererek meslek edinmek için yapabilirler. Birinci durumda at yalnızca araçtır. İkinci durumdaysa binicilik doğrudan doğruya bir sanat ve meslek olarak benimsenmiş demektir. Hedef ne kadar kolaysa doğal olarak o ölçüde de çabuk erişilir. Fakat azim ve spor ruhuna bağlı olarak istekler arttıkça, hedefe varmak o ölçüde fazla zorluk ve karşılığında çalışmayı gerektirir. 

Bu konuda değişik çalışmaları anlatan özel çareler dikkatle incelenmelidir. Çünkü çareler, belirli bir atın ve bir binicinin özel yapısı üzerine kurulmuştur. Bu nedenle, bu çarelerin temel kurallarının çok çeşitli binicilere ve atlara uygulanabilecek kadar geniş ve ayrıntılı olduğu kabul edilir. İyi biniş, binicinin yukarıda anlatıldığı gibi, yalnızca eyerde güven içerisinde bulunması demek değildir. “İyi biniş yoksa anlatılacak ve gösterilecek fazlada bir şey yoktur.” “İyi binişin temeli, dik ve dengeli bir büstle (posture=duruş) başlar”. Atın yönetilmesinde ve eğitilmesinde en önemli rolü alacak kuralların, iyice öğrenilmiş ve pekiştirilmiş olması da gerekir. “Gerçek binicilik; binicinin kendi isteklerine boyun eğmesi için atı etkilemeye başladığı, çıkacak zorlukları giderdiği, atın hatalı hareketlerini düzeltebildiği ve direncini yapıcı şekilde nasıl yeneceğini, özellikle binici istekleri atın yeteneklerinin sınırına geldiğinde, onun fiziksel yapısını en üst düzeyde koruyarak, nasıl yöneteceğini bilmesini gerektirir”. Kısacası binicinin eğitilmesi sırasında bulunacak koşulları kolaylaştırıcı, sağlıklı bir çalışma yöntemi ve bu özel yöntemle verilen bilgi aracılığıyla atın psikolojik ve fiziksel yapısına uygun iletişimi kurabilecek en zor durumlarda bile başarılı olacaktır.

Genç binici, at binmeye başladığının ikinci saatinden sonra Almanya'da şu sözleri çok sık duyar; “Yumruklarını sık, ökçe aşağı.” Oysa bu durumdaki İngiliz binici ne zaman ava katılacağını düşünür. Amerikalı ise bu işin nasıl daha iyi öğrenileceğini ve başarılı olacağını araştırır. Türk ise hep ne zaman engel atlayacağını ve yarışmalara katılacağını sorar. İşte bunun içindir ki ülkelerin başarı durumlarına bakıldığında, Almanya öncelikle at terbiyesi ve engel atlama dallarında tüm diğer ülkelerin aldıkları ödüle yakın ödül almışlardır. Buna karşın İngilizler, üç günlük yarışmada (konkur komple) çok başarılıdırlar. ABD ise son şampiyonaların değişmez favorileridirler. Türkiye'de izleyici önünde bir binicinin yarışmaya hazır olup olmadığına, eğitmeni yerine çoğu kez aileleri karar vermektedir. Eğitmenlerin binicileri için dikkatle hazırladıkları eğitim programı, genelde çocuklarıyla gösteriş yapmak isteyen anne ve babalarca engellenir. At ve binicinin yeterli olmadan yarışmaya girmesi, her ikisini de fazla zorlar ve sonuçta binici yıkılır, at geri gider. Ümit veren bir binici, ailesince çoğu kez öyle yarışmalara girmeye zorlandığı görülür ki, binici yarışmalardan hoşlanacağına tümden ilgisini yitirir. Birçok anne baba böyle davranmakla ve sınırlı binicilik deneyiminden çok daha fazla şeyler istemekle genç bedenlere büyük bir yük bindirdiklerinin bilincinde olmazlar. Binicileri yarışmalara katılmaya zorlamak asla doğru değildir.

İzleyici önünde yarışmak başlangıçta birçok biniciyi sinirli ve gergin yapar. Bazıları için bu yarışma korkusunu atmak uzun süre alır. Bu nedenle, biniciler genelde yarışma sırasında çalışmadan farklı davranış gösterirler. Hata yapınca, kolay hata bile olsa, kendilerini yitirir ve utanırlar. Bir binicinin düştükten sonra ayağa kalkmayarak izleyicilere bakamayacak kadar utandığı çok görülmüştür. Bu başlangıç aşamasında özgüven kolaylıkla kaybolur ve yeniden kazanılması da uzun zaman alır. Güvenin tamamen kaybolduğu ve çocuğun ata binmekten soğumasına neden olan durumlar dolayısıyla anne ve babalar asla çocuklarını zorlamamalıdır. Birçok çocuk onları sevindirmek ve korkmadığını göstermek için zorlu eğitimlere erken başlamaktadır. Fakat büyüyünce pek çoğu atla ilgili her şeyden nefret eder.

Kısır bir eğitim anlayışının egemen olduğu günümüz Türk biniciliğinde rastlantı sonucu yıldızlaşan, başarılı olduğu sürece bilgi eksikliği görmezlikten gelinen, bir iki öğütle geçiştirilen gencin, küçük başarısızlığı hemen yönetici ve ailesinin büyük tepkisine yol açmaktadır. Neden ve niçinlerini bilmediği bir takım bunalımlar içerisine düşen binici, bu durumda ya yeni bir öğretmenle anlaşmakta veya sorunlarının çözümünü akıl ve bilimde değil cüzdanında arayarak yeni bir at satın almaktadır. Bu olanaklardan yoksun olanlar ise biniciliğe küserek bu sporu bırakmaktadırlar. Bu nedenle, binici adayı seçimini iyi yapmalıdır. Kazandığı yarışlarla ünü parlamış ve yüksek albenisi olan binicilerden çok, binicilik sporuna kazandırdığı yarışmacılarla kendini kabul ettirmiş eğitmenleri yeğ tutmalıdırlar.