facebook twitter instagram google-plus pinterest linkedin search heart chat eye trending-up clock font keyboard_arrow_up
M. Tekin Koçkar Öğretim Görevlisi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
  1. Anasayfa >
  2. Binicilik >
  3. Özkan TEMURLENK - MAMŞİRATİ: İyi Binici Nasıl Olur?
M. Tekin KOÇKAR
13 Dakika Okuma Süresi
+ -

Özkan TEMURLENK - MAMŞİRATİ: İyi Binici Nasıl Olur?

Bir yaşam biçimi olan binicilik; yeryüzünün en soylu varlığı olan “at” ın insanı etkileyerek, tamamlayarak oluşturdukları uyumu en estetik biçimde sergileyerek “bilimsel, sportif, görsel gösteri sanatına” dönüştürmesi sürecinden yararlanarak araştırma, inceleme, kavrama ve uygulamadan geçen sürekli kendini geliştirmesi çabası içerisinde olmuştur.

Bugün gitgide teknolojiye ayak uyduran çağımız insanını doğaya bağlayarak, fizik ve ruh gelişimini sağlayan, sosyal ve kültürel kalkınmaya büyük katkısı olan, insan yaşamında ata düşen ezeli ödevin sonsuza kadar önemini aynı düzeyde koruyarak sürdüreceğine kuşku yoktur. Usta sanatçılar olarak atını iyi durumda kullanarak, tam yerinde, sakin, zamanında, güven içinde ve olabildiğince işe uygun kuvvet sarf ettirme becerisiyle yöneten binicinin kıvrak ve zarif hareketleri, uzun ve yorucu bir çalışmanın ürünüdür. Dolayısıyla her gösteri sanatı, sporu ve bilimi gibi devamlı gelişmek durumundadır. Bayan-erkek bir arada, asker ve emniyet personelinin kendi üniformalarıyla yarıştıkları tek olimpik spordur.

Atçılık ve binicilik kültürümüzü tarihi süreç içerisinde yitirdiğimizden dolayı, bu bilimsel ve sportif gösteri sanatına yabancılaştığımız, atla karşılaştığımızda korktuğumuz, yanına yaklaştığımızda dokunup sevemediğimiz, yeniden tanışmak ve tekrar keşfetmek için Batının atçılık ve binicilik bilgilerinden yararlanmak zorunda kaldığımızın acısını duymaktayız.

Atatürk’ün; “Türk sosyal bünyesinde spor ve hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor yaşamını yükseltmeyi düşünürken yalnızca gösteriş için, herhangi bir yarışmada kazanmak isteği ile spor yapmazlar. Asıl olan bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır” sözü en çok ata sporu binicilik için yakışır. 

Doğuştan binici olan Türkler bu sanatın büyük ustaları olarak dizgin kullanmaksızın ve ok atarak ata binerken, savaşta kendilerini zırhlar içinde ata bağlayan Batı, Türklerin uygulamalarını izleyerek sistemleşmeye gitti. Bunun için de okullar açtı. XVI ncı yüzyılda açılan İspanyol Binicilik Akademisi ve Napoli (İtalyan) Akademisi gibi okullarda bu soylu hayvanın her davranışına hâkim olmak ve çeşitli hareketlerini en incelikli şekil altında göstermek bir estetik, zevk ve daha sonra moda olmuştur. 

O tarihten günümüze kadar dünyada pek çok yabancı eser yazılmış, okunmuş ve öğretilmiştir. Çağdaş binicilik bunların ışığında bilimsel olarak yapılmaktadır.

Atçılık ve binicilik, bireysel gibi görünmesine karşın, aslında tamamen bir takım oyunudur. Takımın en önemli üyeleri; at (yetiştirici), binici (sürücü), eğitici (çalıştırıcı), veteriner, nalbant ve bakıcıdır (seyis). Biniciliğin unsurlarından binicinin sahip olması gereken özellikleri ve eğitim öncesi dikkat etmesi gereken konuları bu satırlarda anlatılmıştır. 

Biniciliğe hevesli olan binici adayı, zirveye giden yolu aşmak için, arabasına 12 at koşmak zorundadır. Binici uzun, ince, taşlı, çamurlu, keskin dönemeçlerle dolu bu yolda, sıralanan on iki altın özelliği kendisinde özümlediği ölçüde büyük yol kat edecektir. Binici adayı; “sevgi dolu, ilgili, bilgili, becerikli, sabırlı, kararlı, hisli, soğukkanlı, disiplinli, azimli, cesaretli, güvenli” olmalıdır. 

Yukarıdaki özelliklerin çoğunun oluşmasına ve gelişmesine gerçekte biniciliğin kendisinin de katkısı olduğunu görürüz. Dış görünümüyle evrensel sporcu centilmenliği ve kibarlığının en sevilen davranışlarını göstermek durumunda olan binici, iç görümüne (ruhuna) her biri vazgeçilmez olan bu on iki özelliği özümlemek ve her olanakta geliştirmek zorundadır. Öncelikle binicinin atı tanımak ve onun küçük dünyasına girebilmek, bu doğa harikası varlıkla pek çok şeyi paylaşabilmek için, hayvan sevgisini bütün benliğinde duyması gerektiği gibi, binicilik sporunu da sevmelidir. Sevgi beraberinde ilgiyi getirecektir. İlgisiz sevgi pek anlamlı değildir. Binici atıyla ve biniciliğin gerektirdiği her şeyle çok yakından ilgilenmelidir. Bir anne ve babanın çocuğuna gösterdiği sevgi ve ilgiyle binicinin atına göstereceği sevgi ve ilgi arasında tek fark atın konuşamadığı, duygularını ve sıkıntılarını anlatamadığı için onunla daha çok ilgilenmesi gereğidir.

Binici, sevgi ve ilgisini, bilimsel eğitimin ana unsuru bilgi ile tanıştıracak ve pekiştirecektir. Canlı varlıkla yapılan binicilik için bilgi gereksinmesi diğer dallardan kat ve kat fazladır. Bütünüyle bilimsel olgulara dayanan biniciliği öğrenmek için, atı, biniciyi ve yarışma kurallarını ilgilendiren bütün yayınları izlemelidir. Deneyimli yetiştirici, eğitici, binici, veteriner, nalbant ve bakıcıların bilgi birikiminden yararlanmalı ve yeniliklere açık olmalıdır. Bilimselliğe dayanmayan, dayanaksız, kulaktan dolma bilgilere ilgi göstermemelidir. Zaman içerisinde ne yazık ki; “At koşar baht kazanır” özdeyişindeki bahtı geliştirmek için, bilimsel olmayan spor ahlakı ve hayvan sevgisiyle bağdaşmayan pek çok eğitim, bakım, tedavi ve isteklendirme (uyarıcı, doping) şekilleri sokulmuştur. Hayvan sevgisi ve spor yapma aşkının içinde olmaması gereken bu hurafelere biniciler asla ilgi duymamalıdırlar. Biniciliğin bu tip olgulardan arındırılması için çaba gösterilmelidir. Ayrıca kuramsal alt yapı sahibi olmak, başarının sürekliliği için kaçınılmazdır. Atların özellikleri ve davranış biçimleri hakkında bilgi sahibi olmak, biniciliğin temel kurallarını çok iyi öğrenmek, farklı yapıdaki atlarla başarı kazanılmasını sağlar. Birçok atın yetenekleri, binicilerinin bilgi yetersizliği nedeniyle ortaya çıkartılamamış, yetersiz ve kötü damgası yemişlerdir. Birçok yetenekli ve başarılı olmuş atlar da, yine binicilerin yetersiz bilgileri nedeniyle kısa sürede bedensel ve ruhsal sağlıklarını yitirerek yarışma yapamaz duruma gelmişlerdir. 

Binici adayı, eğitiminin hiçbir evresinde becerisi hakkında kuşkuya düşmemeli, kendisinin hissettiği ve öğretmeninin söylediği zayıf taraflarını geliştirmek için çaba içinde olmalıdır. Üstün becerisi olmayan ancak bir sporcu disiplini içerisinde her gün aksatmadan eğitimini geliştirmiş bir binicinin, zirve yolunda çok yükseklere çıktığına sıkça rastlanmaktadır. 

Beceri, çalışma ve eğitimdeki yoğunluk ölçüsünde gelişir. Binicilik, başta çocuk psikolojisi olmak üzere, insan kişiliğinin gelişimi açısından çok olumlu etkiler içerir. Hayvan sevgisi yanında sabretme yeteneği, birey olma duygusu, centilmenlik, sorumluluk ve disiplin hissi binicilik yardımıyla çok iyi bir gelişim gösterir. Şunu unutmamak gerekir ki ata karşı tek sorumlu binicinin kendisidir. “Her binici hatayı her zaman eyerin üzerinde aramalıdır.” veya “Atın hatasının nedeni binicidir, çünkü eğiten odur, binen odur ve hata yapan da odur” 

Biniciliğin altın anahtarların belki de en önemlilerinden birisi “sabırlı olmak”tır. Çizmeyi ayağına geçirip eyere binen bir aday binici, gözlerini 5-10 yıl sonrasına dikmelidir. Bu süreç içerisinde rastlanan başarılar, doğaüstü bir yetenek yoksa genellikle tesadüfîdir. Binici adeta bir Yunus EMRE bilgeliğiyle olgunluğa erişme yolunda sabırlı olmalı, bir gün bütün başarıların kendiliğinden geleceğine inanmalıdır. Günlük başarı ve çabuk ün kazanma dürtüleri ile sabırsızca yapılan binici ve at eğitimleri, tırmanılmış yokuştan geriye yuvarlanmak kadar zararlıdır ve bazen yeniden tırmanmak olanaksız duruma gelebilir. Binicinin öğretmeni ve atıyla birlikte kat edeceği yol o kadar uzun ki, buna dayanmak yoğun bedensel ve ruhsal güç gerektirir.

En kötü karar kararsızlıktan iyidir” Binici her yapacağı işte önce sentez yapmalı, sonrasında hemen kararını verip uygulamalıdır. Kararsız kalmak, yapacağı işi sürüncemede bırakmak, hem binicide hem de atta bocalamalara neden olacaktır. Binici, gerek eğitim süreci içinde ve gerekse yarışma sırasında, çabuk ve doğru karar verecek yeterliliğe ulaşmalı ve bu özelliğini sürekli geliştirmelidir. 

Binicilik hissi, doğuştan var olması gereken ve kişiden kişiye değişen bir yetenek olmasına karşın, yapılacak çalışmalarla duyarlılığı geliştirebilecek özelliklerdir. Atı bedenen ve ruhen, daha çabuk ve iyi anlama, onun gösterebileceği etkileri önceden algılayarak hazırlıklı olma ve tepki gösterme şeklinde beliren, “atla bütünleşme” olarak da tanımlanan bu his, binicilerin ata yakınlığı ve eğitimdeki devamlılığı ölçüsünde gelişir.

Soğukkanlı olmak, biniciliğin en temel öğelerinden birisidir. Gerek eğitim süresi içerisinde ve gerekse yarışma sırasında biniciler birçok tehlikeli durumlarla karşı karşıya kalabilirler. Yarışma sırasında, hızla engele yaklaşırken, yarışmanın zaman-puan durumuna göre, yaklaşma yolunda veya patlama noktasında değişiklik yapma gereksinimi duyabilirler ve komik sayılabilecek durumlara düşebilirler. İşte hangi koşulda olursa olsun binici, soğukkanlılığını asla yitirmemelidir. Tersi durumda, sıyrık almadan atlatılacak bir kazadan, büyük hasarla kazanılmak üzere olan bir yarışmadan ise hezimetle çıkılabilir. Binici ve eğitici beraberce bu düşmanın üzerine gitmelidir.

Bir diğer temel öğe de, doğaldır ki disiplindir. Binici ve eğitici, bütün çalışmalarını bir spor ve iş disiplini çerçevesine oturtmalıdır. Bu disiplin, hazırlanacak programların ciddiyetle uygulanması şeklinde olmalıdır. Sürekli aynı olguyu birlikte yaşayan insanların düştüğü tuzağa asla düşülmemeli, binici ve eğitici arasındaki tatlı-sert iletişimin dengesi bozulmamalıdır. İlişkideki tatlılık ciddiyetsizliğe ve laubaliye sebebiyet verecek gevşekliğe, sertlik ise binicinin özgüvenini ve gururunu rencide edecek baskıya dönüşmemelidir. Eğitici doğal olarak binicisini eleştirecektir ve belki bunu her gün yapmak zorunda kalacaktır. Ancak bunu yaparken öğrencisinin psikolojisini mutlaka gözleyecek onu hırslandırmak yerine yıktığını hissettiği anda tavrını değiştirecektir. Eğer belirli kurallara uyulursa binicilik, insana sağlık ve yaşam sevgisi kazandırır, hayattan zevk almasını, mutluluğu ve neşeyi sağlar. Bu sporu yapan biniciler, özel yaşamlarını da disipline etmek zorundadırlar. Beslenmesinde, uyku düzeninde ve diğer yaşam işlevlerinde, bir düzen ve disiplin kuramayan kişiler, sportif anlamda binici olamazlar ve zirve yarışında yaya kalırlar.

Azim ve cesaret başarının temelidir. Azimli olmayan, en ufak zorlukla baş etmek için bile kendini yormayan, çok çabuk çözülen bir binici düşünülemez. Zirve yolunda o kadar güçlük vardır ki, binici ve eğitici bunları yenmek için her gün azimlerini ve cesaretlerini yenilemelidirler. Her zorluk ve başarısızlıktan daha güçlü ve daha azimli olarak çıkılmalıdırlar. Binici ve eğitici, maneje her girişte başarma isteği ile dolu olmalı, manejden çıkarken başarının hazzını duymalıdır.

Sayılan bütün bu özelliklerin altın anahtarı “güven” duygusudur. Binici adayı bu sporu yapmayı aklına koyduğu andan başlayarak dalındaki zirve noktasını kendisine hedef seçtiği anda, öncelikle kendisine güvenmelidir. Hiçbir engel ve eleştirinin kendisine olan özgüvenini sarsmasına izin vermemelidir. Birçok katkı olsa bile sonuçta başarılı olmak ve en yukarıya tırmanmak kendi irade gücüyle olacaktır. Bunu tesis eden binici, bu sporu yapacağı arkadaşına yani atına da aynı ölçüde güvenmelidir. Her şeyiyle kendini binicisine teslim etmiş, duygulu ve son derece hisli bir yaratık olan at sürekli binicisini inceler. Onun kendisine sevgi ve şefkat göstermediğini ve güvenmediğini çok çabuk anlar ve adeta küser. Artık bu noktadan sonra binici ve at birlikteliğinin sihirli bütünleşmesini sağlamak çok zordur. İlk günlerden başlayarak binici atına sevgi, şefkat ve ilgisini her fırsatta göstermeli, onun kalbini mutlaka fethetmelidir. İkisi arasındaki başlangıcın duygusal cephesi çok önemlidir ve özenle tesis edilmelidir. Binici bu safhada atın ufak tefek başarısızlıklarını görmezlikten gelmeli, sert cezalar ve kötü davranışlardan kaçınmalıdır. Atı hakkında çevreden yapılan her eleştiriye kulak asmamalı, onlardan etkilenip atına olan davranışlarını sertleştirmemelidir. Önemli olan kendi hissettikleri ve gördükleridir. Atını en iyi binicisi tanır. Bu tanıma binicilik hissi geliştikçe daha da kapsamlı olacaktır. Temel kural; “Binici atına güvenmeli ve onun da kendisine güvenmesini sağlamalıdır